Abstract
Bankalar para fabrikasıdır; ekonomiyi finanse ederler. “Katılım bankaları”bu finansmanı “faiz”le değil “kâr-zarar ortaklığı” yoluyla sağlarlar. Dünyadaki kuramsal geçmişi 1940’lara, uygulaması ise “İslami bankacılık” olarak 1970’lere dayanan katılım bankaları, Türkiye’de eski adıyla “özel finans kurumları” (ÖFK), mali serbestleşmenin bir sonucu olarak mali kesimde bir yeniliği temsil etmektedirler. Kredi havuzu gittikçe genişleyen katılım bankaları, faizi değil faiz yasağını bir “çıpa” olarak kullanırlar. Faize karşı duyarlı kesimlerin atıl tasarruflarının faizsiz katılım fonları ve dolayısıyla en az maliyetle reel sektöre aktarılmasında aracı işlevini görürler. Bu işlevini sınıfsal ya da ideolojik bir güdüyle yapmazlar. Katılım bankacılığı, isim bazında Türkiye’ye özgüdür, ancak referansları İslam’ın buyrukları çerçevesinde evrenseldir. O nedenle sermaye yapısı ve müşteri portföyü çok-ulusluluk özelliğine sahiptir. Gelinen aşamada görünen şudur ki; katılım bankacılığı Türkiye’nin genel mali kesiminde yapıcı ve geleneksel bankalara karşı ise bir seçenekolmak iddiasındadır. http://dx.doi.org/10.11122/ijmeb.2013.9.19.397