Abstract
Anadolu Selçukluları’nın başkenti olan Konya 13. Yüzyıl’da İslâm âleminin önemli ilim merkezlerinden birisi olmuştur. Şehir Anadolu Selçuklu sultanlarından Sultan Mesûd döneminde (1116-1155) başkent olmuş ve kısa sürede önemli bâzı medreselere meskenlik etmiştir. Sultan Mesûd’un oğlu II. Kılıçarslan döneminde Konya ve çevresindeki şehirlerde câmiler, zâviyeler, medresler ve askerî üsler kurulmuş; buralara İran tarafından âlimler, tüccârlar ve gâzîler gelmeye başlamıştır. Alâeddîn Keykûbâd dönemiyle (1220-1237) beraber Konya Anadolu’nun en büyük şehirlerinden biri olmuş şehrin müdâfaa nizamı için kaleler ve surlar tahkîm edilmiştir. Konya’nın güvenilir ve gelişmiş bir şehir olması, şehirde çok sayıda medrese, tekke ve zâviyenin kurulması İranlı âlim ve âriflerin ilgisini çekmiştir. Zîrâ buradaki yöneticilerin ilim adamlarına gösterdiği saygı ve onlar için hazırladığı imkânlar İranlı ulemâ ve urefânın nazarını celb etmiştir. 12. ve 13. Yüzyılda İran coğrafyasından özellikle de Urmiye, Hoy, Tebriz, Şiraz, Belh, Buhara, Semerkand gibi diyarlardan akın akın İranlı ve Turanlı aşîretler, âlimler ve ârifler Konya’ya gelmeye başlamıştır. 1243 yılında gerçekleşen Kösedağ savaşında Selçuklular - Moğollardan büyük bir darbe alsalar da - hâkimiyetleri altında bulunan şehirlerde İran tarafından kaçan halklara kapılarını açmış böylece hâkimiyetleri altında bulunan şehirler büyük bir göçle karşı karşıya kalmıştır. Bu çalışmamızda iki yüz yılı aşkın bir süre Konya çevresinde hüküm süren Anadolu Selçukluları döneminde şehre gelen İranlı ârifleri ve Farsça yazdıkları eserleri kısaca basedeceğiz ve Konya’nın bir ilim merkezi olmasındaki katkılarını irdelemeye çalışacağız.