Abstract
Polonya toplumu, Polonya’nın 10. yüzyılda kuruluşunun hemen ardından Katolik inanışa geçilmesiyle beraber Katolik değer yargılarıyla sarmalanmaya başlamıştır. Bu nedenle, Polonya’daki Katolik kimliğin kökleri Polonya tarihinin kuruluş aşamalarına inilecek kadar derindir. Polonya kültürünün ve toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olan Katoliklik, tarihsel gelişmelerin sonucu olarak Polonya’da toplumsal sorunlara karşı reaksiyon göstermede en güçlü kurum olma niteliği kazanmıştır. Katolikliğin bu denli güçlü bir konum elde etmesi Polonya’nın uygarlık bölgeleri arasında kalan coğrafi ve kültürel konumuyla doğrudan ilişkilidir. Doğu-Batı meselesinde kendisini Batı ilişkileri içinde görme tutumuna sahip Polonya, bu bağı dini ve kültürel olarak Katolik olmakla meşrulaştırır. Ancak modernleşme hareketlerinin Batı’da başladığı şekilde Polonya’da görülmemesi, Polonya’nın Batı’dan uzaklaşmasına neden olan kültürel kopuş sürecini başlatmıştır. Polonya Katolikliğinin toplumsal sorunları çözmede oynadığı anahtar rol, ilerleyen süreçte karşılaşılan benzer toplumsal sorunların ortaya çıkmasına tek başına engel olamamaktadır. Bu durum, paradoksal bir durum ortaya çıkarır. “Polonya paradoksu” olarak kavramlaştırılabilecek bu toplumsal olgu, Polonya’daki devletleşememe sorunu ve dinin sorunların üstesinden gelinmesinde yeterli olamaması gerçeğini doğurmaktadır. Aslında paradoksu besleyen ana neden Polonya’nın modernleşme sorunudur ve Polonya modernleşmesi eşikte kalmaktadır. “Eşikteki modernleşme” olarak ifade edilebilecek olan bu olgu Polonya’nın paradoksal döngüsüne ışık tutmaya yaramaktadır.

This publication has 11 references indexed in Scilit: