AVRUPA ANAYASALCILIĞI VE BREXIT SONRASI GELECEĞİ!

Abstract
Tr en Anayasalcılık ve anayasanın kendisi hala Avrupa Birliği (AB) çalışmalarında önemli bir yer edinmektedir. Anayasalcılık konsepti AB vatandaşlar üzerinde entegrasyonu sağlayan bir etkisi olan yasal ve kurumsal boyutları içermektedir. Anayasalcılık kültürel fikirler ve sosyal düzenleyiş yaratan, sosyal aktörler arasında etkileyici ilişkileri kapsamaktadır. Bu nedenle, birlik vatandaşlarını birlikte tutabilmek için ve ortak bir akli süreç oluşturabilmek için, birlik içerisindeki farklı çıkar grupları ve çeşitlilikler geçerli, makul sembolik ve normatif unsurlara - sosyal kimlik, feci-yıkımsal olaylar ve ortak tarih, kültür, din, - ihtiyacı vardır. Fakat, AB'nin herhangi bir krizi durumunda - örneğin; kimlik, entegrasyon, anayasa, ve demokrasi açığı gibi - entegrasyonun varlık sebebi olarak bilinen kurucu unsurların eksikliği bu krizlerin temel sebep olmaktadır. Örneğin, AB politikaları ve kanunlarını yapma sürecinde demokrasi eksikliği en temel konu olarak kabul edilebilir. AB vatandaşları bu süreçlere dahil edilmemiş ve onlar AB politikalarına olan desteklerini ve ilgilerini kaybetmişlerdir. Bu durum AB anayasasının meşrutiyeti ile ve ortak akli süreç yaratma ile yakından alakalıdır. Bu bağlamda Brexit bu problemleri ve krizleri ortaya çıkaran tarihi bir olaydır. Aynı zamanda Brexit AB anayasalcılığının ortak bir yasal ve kurumsal boyut oluşturmada başarısız olduğunu ortaya koymaktadır. Brexit referandumu burada katalizör bir olay olarak kabul edilerek AB toplumsal entegrasyonu ve anayasalcılığı üzerinde çok büyük bir etkisi olmaktadır. Brexit meşru ulusal egemenliğin sınırlı toplumsal meşrutiyete sahip olan, demokratik eksiklik ile yüzleşen ve "Avrupa halkı" için sınırlı seviyede ortak akli sürece sahip olan ulus üstü bir proje olan AB ye karşı önemini hala koruduğu ortaya koymuştur. Constitutionalism and the EU constitution still keep their distinctive place in European Union (the EU) studies. The concept of constitutionalism has legal and institutional dimensions, which have an integrative influence over the people of the Union. It implies effective relationships within social actors so as to create social ordering and cultural ideas. For that reason, diversities and different interest actors within the Union require valid, reasonable, symbolic and normative elements such as social identity, catastrophic events, and common history, culture and religion in order to bind people together in the Union and to generate a common mental process. Yet in case of a crisis within the EU – such as identity, integration, constitution, and democratic deficit etc. – the fundamental reason for this would be the lack of constitutive element known as the raison d’être of integration. For instance, democracy deficit in the policy and law making process of the EU is regarded as one of the main issues. The citizens of the Member States have been excluded and they have been losing their interests of and support to EU policies. This is closely related to legitimacy of the constitution of the EU as well as creating common mental process. In this manner, BrExit is the historic event that all these crises and problems have obviously revealed. It divulges how EU constitutionalism fails in creating common legal and institutional dimensions. BrExit referendum is taken as a catalyser event creating huge impacts on constitutionalism and social integration of the EU. BrExit implies that preserving national sovereignty with high level of legitimacy has kept its importance over the supranational project of the Union challenging with democracy deficit, limited legitimacy, and lack of common mental process for European demos.