Abstract
Türk ve Kırgız edebiyatı söz konusu olduğunda 20.yy’e kadar daha çok şiir akla gelmektedir. Bunun sebebi hem sözlü hem de yazılı edebiyatta eserlerin daha çok şiir formatında olmasıdır. Kırgız ve Türk Âşık şiir geleneğinde din, başat bir unsurdur. İslâm, Türk edebiyatının devirlere ayrılmasındaki en önemli faktördür. Bu sebeple âşık şiir geleneğinde din olgusunun iki ayrı dönemde ele alınması doğru olacaktır. Birincisi iki toplumun İslâmiyet öncesi âşıklık geleneğinde din olgusudur. Bu noktada iki toplumun şiir tarihine bakıldığında başlangıcından beri dinin, şiirin yani âşıklık geleneğinin oluşumunda etkili olduğu görülmektedir. İki halkın dini şiirleri mukayeseli olarak incelendiğinde benzer tarihlerde aynı dine inandıkları, bunları âşıklık (akın) geleneğiyle şiirlerine yansıttıkları, bir kısmını da bugünlere kadar saklamayı başardıkları görülmektedir. İkinci olarak İslâmiyet sonrası âşıklık geleneğinde dinin kuvvetli bir şekilde varlığı görülmektedir. İki toplumun İslamlaşma sürecinin farklı olduğunu, şiirlere de farklı yansıdığını görmekteyiz. Bu tebliğde özellikle Türk âşıklık geleneğinin oluşmasında İslâm’ın dolayısıyla tasavvuf düşüncesinin ve tekke pratiğinin üzerinde durulacaktır. Bu tarzın temsilcileri 19. yy sonuna kadar bir tekke ve tarikatla olan irtibatını devam ettirmiştir. Âşık kavramı, başından bugüne kadar Allah/Hakk âşığı anlamında kullanılmıştır. Bu konunun seçilme nedenlerinden biri de başlangıcından günümüze kadar bu geleneğin halkı çok etkilemiş olmasıdır. İki toplumun geleneğinde de bu şiirlerin içinde hurafe ve batıl inançların yer alması önemlidir. Kırgızlar bu ritüellere ırım-cırım der. Bugün Kırgızistan’da eski dinlerle İslam inancının senkronize olarak kullanıldığı, bunun da zenginlik olarak kabul edildiği görülmektedir. Oysa İslâm inancı bunu kabul etmemektedir.

This publication has 1 reference indexed in Scilit: