Abstract
İlke (arkhe) kavramı filozofun düşünme eylemindeki dayanağı oluşturması açısından merkezi bir kavramdır. Filozofun ilke kavramını kabul etmesi, ona verdiği anlam boyutları ve bu ilkelerin kaynağına dair yaptığı izah, onun felsefî kimliğini oluşturacak özelliktedir. Zira ilke, var oluşun ve bilginin kendisinden çıktığı kaynaktır. Aristoteles’in sözlük niteliğinde olan Metafizik’in “Delta” kitabının ilk maddesinde ele aldığı bu kavram daha sonra İslam felsefesinin baskın geleneği olan Meşşâî gelenekte de önemini muhafaza ederek nazarın konusu olmuştur. Bu çalışmada öncelikle ilke kavramının Aristoteles’in sisteminde ve Fârâbî ve İbn Sînâ’nın görüşlerine istinaden Meşşâî gelenekte hangi anlamlarda kullanıldığı, bu anlamların kesin bilginin imkânı başta olmak üzere hangi felsefî kabullere işaret ettiği ele alınacaktır. Daha sonra bu felsefî sistemlerde ilke kavramının ontoloji, epistemoloji ve ahlak alanlarında karşılıklarının ne olduğu incelenecektir. Bu bağlamda varlık ve iyi kavramları ile doğru düşünmenin ilkeleri olan özdeşlik, çelişmezlik, üçüncü halin imkansızlığı ilkeleri ele alınacaktır. Son olarak ise tasavvur ve tasdik türünden olan bu ilkelerin insanda doğuştan mı olduğu yoksa tecrübeye mi dayandığı tartışması dikkate alınarak ilkelerin kaynağı hakkındaki görüşlere yer verilecektir. Bütün bu incelemenin birbiriyle irtibatlandırılması sonucunda “kendisi burhan olanın burhanı olmaz”, ilkesine binâen bilginin ilkelerinin kabul edilmesinin varlığın tek bir ezelî ilkeye dayandırılmasıyla kopmaz bir ilişkiye sahip olduğu düşüncesi ortaya konacaktır.

This publication has 2 references indexed in Scilit: