Abstract
Sanatkâr yapıtını kurarken aynı tip yaşantının psişik kalıntıları olan ve kolektif bilinçdışında yer tutan ilksel imgeleri (arketipleri) kaynak olarak kullanır. Yaşamı mitos benzeri gören bu bakış, sanatsal anlatımın özünü oluşturan imge ve simgelere başvurmayı zorunlu kılar. Dolayısıyla erken dönemde gerçekliğine inanılan ve birtakım ritüellerle de yaşatılan mitler, bilimsel bilgiye geçilmesiyle birlikte sanatkârların oluşturduğu anlatılarda kendisine yer bulur. Bu türler içerisinde özellikle tiyatronun kökeninde mitlerin olduğu söylenebilir. Arkaik dönemlerde mitoslara ve çeşitli törenlere dayanan taklitli eylemler bir form içinde Antik Yunan’da görülür ve tragedyanın doğuşundan bu yana mitoslar sanatkâr için esin kaynağı olur. Türk yazınında da mitoslardan yararlanan yazarlar bulunmaktadır. Nihat Asyalı Ateşle Oynayan’da; edindiği bilgileri, zekâsını ve geleceği önceden görme yetisini tanrıları kuşkulandırmak, küçük düşürmek ve aldatmak amacıyla kullanan, Olimposlu tanrıların yerine insanların egemenliğini getirmeyi arzulayan ve bir devrimin hazırlayıcısı olarak sayılan Prometheus’u, erkek kardeşi Epimeteus’u ve insanlara ceza olarak gönderilen Pandora’yı kahraman olarak seçer. Prometheus’un; Giordano Bruno, Galileo, Hallacı Mansur, Zapata, Pir Sultan Abdal, Che Guevera, Molla Nesimi ve Şeyh Bedreddin’de süreğinin olduğunu belirten yazar ateş, ışık, ağaç, meyve, sandık gibi varlıkları sembol olarak kullanarak söylencenin söylencesini kurgular. Ussal güç, bilinç ve aydınlanarak özgürlüğe erişme Prometheus’un Zeus’tan (ç)aldığı ateşin ışık olarak adlandırılmasıyla ortaya konulurken, tanrı Zeus’un karşılığında verdiği ceza ise insanlığa ait tüm duygu durumlarını barındıran ve açılması yasak olan sandıkla sunulmuştur. Işık, kurgusal söylemde düzene karşı geliştirilen tepkiyi; elma bilgiyi ve aydınlanmayı; sandık ise içerisinden çıkanlarla aydınlanarak bilgiye erişen ve yasaklara karşı gelenlere sunulan cezayı sembolize eder.

This publication has 2 references indexed in Scilit: